top of page
İnsan Sonrası Rosi Braidotti

İnsan Sonrası // Rosi Braidotti

Stok kodu: 9786055029272

İnsan Sonrası

Rosi Braidotti

 

Tüm gezegenimizin sürdürülebilirliğini büyük ölçüde etkileyen günümüz piyasa ekonomisi, sadece öteki türlerin değil yaşayan her şeyin kontrolünden ve metalaştırılmasından kâr sağlayan, insanla diğer türler -tohumlar, bitkiler, hayvanlar ve bakteriler- arasındaki kategorik ayrımları bulanıklaştıran bir melezleştirme süreci olarak ortaya çıkmaktadır. İnsan sonrası kuramı, “insanın sahnesi” olarak bilinen biyogenetik çağda, insanın evrende bütün bir yaşamı etkileme gücüne sahip jeolojik bir kuvvet haline geldiği bu tarihi anda, insan için temel ortak referansın ne olduğunu yeniden düşünmemize yardımcı üretken bir araçtır. Ayrıca evrensel ölçekte, hem insan hem insan olmayan faillerle etkileşimimizin temel ilkelerini yeniden düşünmemize de yardımcı olacaktır.

 

“Yaşamsal materyalizmin bir kolu olan insan sonrası kuramı, insanmerkezciliğin kibrine ve insanın aşkın bir kategori olarak ‘istisna addedilmesine’ karşı çıkar. Bunun yerine, zoe’nin veya insan olmayan vasıflarıyla yaşamın üretken ve içkin kuvvetiyle ittifak içerisindedir. Bu da eleştirel düşünmeyi bir yana bırakalım, düşünmenin bile ne anlama geldiğine dair ortak anlayışımızın değişmesini gerektirir.”

 

“Braidotti’nin bu çalışması gelecekte çağımızın asıl felsefi sorununun ne olduğu tartışılırken temel bir kaynak sayılacak.”

Paul Gilroy, King’s College London

 

“Hümanizm ve hümanizm sonrası meselesi, feminist felsefeden edebiyat kuramına ve sömürgecilik sonrası araştırmalara kadar pek çok şekilde ele alınmıştır. Rosi Braidotti’nin bu son çalışması, önümüzde uzanan zor kararların bir kısmı için bizlere aklı selim bir uyarıda bulunurken, feminizm, tekno-bilimlerin iç yapısı ve politik akımların zaman zaman çatışmalar da doğurarak nasıl kesiştiklerini gösteriyor.”

Peter Galison, Harvard Üniversitesi

  • Rosi Braidotti Utrecht Üniversitesi’nde ordinaryus profesördür ve Beşeri Bilimler Merkezi’nin (Centre for the Humanities) kurucu başkanıdır.

     

270,00₺ Normal Fiyat
175,50₺İndirimli Fiyat
Adet

OKUMA PARÇASI


GİRİŞ


Öyle ya da böyle, kendinden emin bir biçimde her daim insan olageldim veya sadece insanım, diyemez herkes. Batı’nın toplumsal, siyasi ve bilimsel tarihinin önceki evrelerini bir yana bırakalım, şimdi bile kimileri tam manasıyla insan olarak görülmüyor. “İnsan” derken, Aydınlanma ve mirasından alışık olduğumuz o yaratığı kastediyorsak elbette: “Cogito, Kartezyen Özne, Kantçı rasyonel varlıklar topluluğu veya daha sosyolojik terimlerle, vatandaş, hak sahibi, mülk sahibi vs. olması hasebiyle özne...” (Wolfe, 2010a). Yine de yaygın kabul gören bu terim sağduyunun o iç ferahlatan aşinalığını idame ettiriyor. Türe bağlılığımızı eşyanın tabiatı, verili kabul ediyoruz. Öyle ki İnsan terimi etrafında temel Haklar mefhumu oluşturmaya kadar varıyoruz. Durum bu mudur peki?


Günümüzün muhafazakâr, dini toplumsal kuvvetleri insanı doğal hukuk paradigması içerisine bir kez daha sokmaya çalışadursun, insan kavramı güncel bilimsel ilerlemeler ve küresel ekonominin kaygılarının baskısı altında, her iki koldan sıkıştırılmış durumdadır. Postmodern, postkolonyal, postendüstriyel ve dahi çokça tartışmalı postfeminist koşullar altında, öyle görünüyor ki insan sonrasına geçmiş durumdayız. Sonsuz ve bir yerde keyfi görünen yüklemler dizisinin n. varyasyonu olmanın çok ötesinde, insan sonrası durum türümüz, politikamız ve bu evrenin diğer sakinleriyle ilişkimize dair temel, ortak referans noktasının ne olduğu hakkındaki düşüncemizde nitel bir değişimi beraberinde getiriyor. Bu mevzu, güncel bilim, siyaset ve uluslararası ilişkiler karmaşası içerisinde, tam da insanlar olarak paylaştığımız kimliğin yapılarına dair ciddi sorular ortaya atıyor. Insan dışı, insan-olmayan ve insan-karşıtı, insanlık dışı ve insan sonrasına ilişkin söylemler ve temsiller çoğalıyor ve küreselleşmiş, teknolojinin dolayımına sokulmuş toplumlarımızda üst üste biniyor.


Anaakım kültürde yürütülen tartışmalar, robot bilim, protez teknolojileri, sinirbilimleri ve biyogenetik sermaye üzerine her biri kendi çıkarının peşinde ticari tartışmalardan, trans-hümanizm ve tekno-aşkınlığa dair bulanık yeniçağ görülere dek uzanıyor. İnsanın iyileştirilmesi (human enhancement), bu tartışmaların merkezinde yer alıyor. Akademik kültürdeyse insan sonrası ya eleştirel ve kültürel kuramın yeni sınırı olarak takdir görüyor ya da bir dizi can sıkıcı “post”lar modasının sonuncusu olarak görülüp kendisinden uzak duruluyor. İnsan sonrası, bir zamanlar her şeyin ölçüsü olan “İnsan”ın ciddi bir biçimde yerinden edilme imkânına dair coşku kadar kaygı da doğuruyor (Habermas, 2003). İnsan özneye dair başat görünün ve bu konuda çalışan akademik disiplin olan beşeri bilimlerin muzdarip olduğu hâkimiyet ve anlam kaybının yarattığı yaygın bir endişe hali içerisindeyiz.


Bana kalırsa insan sonrası durumun ortak paydası, bizzat canlı maddenin hayati, kendini örgütleyen ama natüralist olmayan yapısına dair varsayım. Bu doğa-kültür sürekliliği, insan sonrası kuramı üstlenirken paylaştığım başlangıç noktası. Bu postnatüralist varsayım, akabinde, bedenin mükemmelliğinin sınırlarına dair oyunbaz deneylere mi, insan “tabiatına” dair yüzyıllardır süregelen inançların yıkımına ilişkin ahlaki panik haline mi, sömürgeci ve kâra dönük bir genetik ve sinirsel sermaye arayışına mı sebebiyet verir, göreceğiz. Bu kitapta, bu yaklaşımları araştırıp eleştirel bir biçimde ele alırken, insan sonrası öznelliğe dair iddiamı tartışmaya çalışacağım.



Diğer Kitaplarımız

bottom of page
OSZAR »